"Panik yapma, durumu kabullen"

"Panik yapma, durumu kabullen"

Psikolog Hatice Ertuğrul, hayatı sekteye uğratan salgının bireylerde panik, kaygı ve korkuyu artırmasının insani bir durum olduğunu, bu duyguların abartılı ve sürekli olmadığı sürece normal karşılanması gerektiğini söyledi. Ertuğrul, öncelikle ‘durumu kabullenme’ önerisinde bulunarak, “Aksi halde artan kaygılar ve panik kısır döngü yaratır. Bu döngü de yanlış kararlar almaya iter” dedi.

18 Nisan 2020 - 17:28 - Güncelleme: 18 Nisan 2020 - 20:27

Nadide Büşra KAYNAK/Refleks

İnstagram üzerinden yayınlanan ‘Refleks Sohbetleri’ programına katılan psikolog Hatice Ertuğrul, yaşanan koronavirüs salgın sürecinin insan hayatını fiziksel olarak tehdit ettiği gibi ruhsal açıdan da sorunlara yol açtığını söyledi. Bu süreçte bireylerin endişe, panik, öfke, tahammülsüzlük, öfke, huzursuzluk, çaresizlik gibi duygular yaşamasının insani bir durum olduğunu ancak bu duyguların abartılı ve sık tekrarlanır duruma gelmesinin psikolojik destek gerektireceğini söyledi. Bu süreçte birçok psikolog gibi online hizmet verdiğini ve bireysel sosyal sorumluluğu gereği telefonunu sürekli açık tuttuğunu belirten Psikolog Ertuğrul, gazeteci Mehmet Uluğtürkan’ın sorularını yanıtladı. 


Salgınla birlikte çok farklı duyguları aynı anda yaşıyoruz. Sadece korku ve agresiflikten bahsetmiyorum. Temizlik hastası olduk. Dezenfekte ürününü dezenfekte eder olduk. Normal miyiz? Yoksa çoktan psikologluk olduk mu? 

Bunlar insani duygu ve tepkiler. Ancak, bunların abartılması ve sık tekrar edilmesi sorun işareti. Şu süreçte dezenfektanı kullanıyor olmamız ya da aşırı hassas davranıyor olmamız bir hastalık değil. Fakat bu süreç bittikten sonra hala bu şekilde devam ediyorsak o zaman endişelenmemiz gereken bir durum var demektir. Dezenfektanı kullanıp hala onun temiz olmadığını düşünüyorsak, sürekli silme ihtiyacı hissediyorsak o zaman bizlere başvurulmalı. Bunlarla birlikte nefes almakta güçlük, hızlı kalp atışı sindirim ve boşaltım sistemimizdeki değişiklikler mutlaka uzmana başvurmamız gerektiğinin sinyalleridir.

Sürekli evde kalmak, sokağa çıkma yasakları, aile içerisinde herkesi ayrı bir kriz içerisine soktu. Anne başka, iş kaygısı yaşayan baba başka, çocuklar daha başka sorunlar yaşamaya başladı. Yaşananlar aile içi şiddeti tetikliyor. Nasıl çıkacağız bu süreçten?

Yetkililer bu süreçte aile içi şiddetin yüzde 35 arttığını belirtiyor. Ekonomik sıkıntılarını ve işle ilgili yaşadığı sıkıntıları eve taşıyan erkek, üzerine bütün ev işleri yıkılan kadın, parkta oynaması, okula gitmesi gereken çocuk, okulda, cafede olması gereken gençler evi adeta kriz evine dönüştürüyor. Burada en çok etkilenen kriz evini çekip çeviren kadın oluyor. Daha çok yoruluyor. Destek alamıyor, haliyle bir öfke meydana çıkıyor. Kadın bunu ya konuşma olarak dışa vuruyor ya da gerçekten yardım istiyor ama geri dönüş konusunda sıkıntı yaşıyor. Erkek de yaşadığı sıkıntıyı dışa vurum olarak fiziki gücü ve şiddetiyle sergiliyor. Bunların hepsiyle baş etmek çok da kolay değil. Böyle sıkıntılarda kesinlikle yardım alabilecekleri resmi yerlere ya da bizlere başvurulmalı.

Sadece anne baba değil, çocuklar da çok agresif oldu. İnternete olan bağımlılıkları arttı…

Bu süreçte ebeveynler çocukların ve gençlerin geçlerin telefon ve internette fazla zaman geçirmeleri konusuna takılmamalı. Zira artık eğitimini oradan alan, sosyalleşme ihtiyacını ancak buradan temin edebilen biri var. Çocuklar sosyalleşecekleri bir süreçte dışarıya çıkıp temas edemedikleri için bunu telefonda arkadaşlarıyla yapmak zorunda. Yoksa çok fazla içe dönüyor olacaklar. Tabi ki kontrol edilmeli ama bu durumun bir süreç olduğunu kabul edip durumu çocuklarımıza bu şekilde aktaracağız. Bu durum bir tatil değil. Sürecin içerisinde uzaktan eğitim var, sosyalleşme ihtiyacı var. Bu süreçte sınırları genişletmekte yarar var.

Pandemi iş insanlarını da etkiledi. Onlara önerileriniz ne olabilir?

İş hayatında belirsizlik bekleme sürecini beraberinde getiriyor ki bu zor bir süreç. Özel hayatta erteme yaptığımızda manevi kayıplarımız oluyor ama iş hayatındaki erteleme hem maddi hem manevi kayıp verdiriyor. Böyle durumda insanlar kendilerine iki yol seçiyor. Ya sıkışmışlık hissinden kurtulmak için acele karar veriyorlar ya da bekliyorlar. Beklendiğinde de piyasada zor durumda kalabiliyorlar. Pandemi sonrasında herkes yeni bir başlangıç yapmak istiyor. Burada amaç yeni bir başlangıç olmamalı. Kabullenip ve bu süreçte yapılması gerekenler yapılmalı. Çünkü burada yaşam sil baştan değil sadece durum ve piyasa değişiyor. Bir olayı eğer kabullenirsek onunla ilgili çözüm yollarını görmeye başlarız. Şu an gelecekle ilgili güvenli bağ kuramıyoruz. Bu yüzdende kaygı anlamında kısır bir döngüye giriyoruz. Bu kısır döngüde yanlış kararlar almamıza neden oluyor. Bunların sonunda aslında iç huzurumuzu kaybetmeye başlıyoruz. Bu süreçte en yapılması gereken şeylerden birisi sınırlarımızı iyi belirliyor olmamızdır. Kimse kimsenin alanını ihlal etmez, özverisini artırır ve empati yaparsa çatışmalar yaşamayız. Böylece bu süreci çok daha kolay atlatabiliriz.

Evde kalırken ya da sokağa çıkamazken size ulaşım nasıl olacak? ‘24+4 Psikolojik Danışmanlık’ adlı merkezin de yöneticisisiniz. Psikologlar bu süreçte nasıl çalışıyor? 

Bu salgından önce birçok psikolog zaten online terapi sistemine geçmişti. Özellikle yurtdışında yaşayan ya da şehir değiştiremeyenler online terapi yöntemini kullanıyordu. Şu anda bende yapıyorum. Terapide herhangi bir farklılık olmuyor. Tek fark aradaki ekran oluyor. Onun dışında yapılan şey aynı. Örneğin hipnoterapi dokunarak yapılan terapi yöntemidir. Ama psikoterapide dokunmaya gerek yoktur. Bu terapi zaten Türkiye’ye 1999 depremiyle birlikte girmişti.

Gizlilik, güvenlik gibi pencerelerden bakıldığında online hizmet alma konusunda hastalar endişe duymaz mı? 

Psikologların birincil kuralı gizliliktir. Kişiler doğru tedavi için kimsenin bilmediği özellerini bize açar. Biz de ister online ister birebir görüşmelerimizde bu kurala sadık kalırız. Pandemi sürecinde online terapiyi daha sağlıklı buluyorum. Yeni gelen danışanlarla pandemi sürecini çalışıyoruz. Bu süreçte insanlar kendilerini güvende hissetmiyorlar. Zaten pandemiyle ilgili çalışıldığı için mahreme girmiyoruz. Danışanlarımıza bu süreçle başa çıkabilmeleri konusunda yardımcı oluyoruz. 

Son olarak pandemi sürecinde hepimize hangi önerileri sunmak istersiniz?

Öncelikle günlük planlar yapalım. Moralimizi ve enerjimizi yüksek tutalım. Tatilde değiliz, sadece sosyal izolasyon sürecindeyiz. Sosyalleşmeyi unutmayalım. Sosyalleşmeyi telefonda görüntülü veya sesli olarak yapabiliriz. İlgi alanımıza göre kendimize aktiviteler bulalım. Pandemi bir süreçtir ve bitecektir. Aile içinde iş bölümü yapmalı, sınırlarımızı belirlemeli ve diğer aile bireylerinin sınırlarını ihlal etmemeliyiz. Kendimizi rahatlatacak nefes, spor egzersizleri yapalım. Gerçeklikte kalalım kurgu yapmayalım. Kabullenip hayatımızı buna göre düzenleyelim. 


Bu haber 5646 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
Atatürk resmen Adanalıdır
Atatürk resmen Adanalıdır
"Atatürk en çok Adana'yı sevdi"