Dünyada nükleer enerji kullanımı artmaya devam ediyor

Enerji uzmanı Prof. Dr. Hikmet Şelli Aybar, sanılanın aksine dünyada nükleer enerji kullanımının artmaya devam ettiğini, son 5 yılda 37 nükleer güç reaktörünün devreye alındığını, yaklaşık 25 ülkenin daha enerji planlamalarına nükleer gücü dahil etmeye hazırlandığını söyledi. Aybar, 'Türkiye'nin de enerji kaynaklarını çeşitlendirme isteğinin yanı sıra nükleer santrallere sahip olması önemli' dedi.

Refleks 

Enerji uzmanı Prof. Dr. Aybar yaptığı açıklamada, Türkiye’nin enerji ihtiyacının her yıl arttığını belirterek, enerji kaynakları çeşitliliğinin sağlanmasında nükleer enerjinin önemini vurguladı. "Dünya nükleerden vaz mı geçiyor" sorusunun sık sık gündeme geldiğini ifade eden Aybar, "Aksine, dünyada nükleer enerjinin kullanımı artmaya devam ediyor. Son beş yılda, 37 nükleer güç reaktörü devreye alındı. Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri, Bangladeş ve Belarus ilk nükleer enerji santrallerini inşa ediyor. Yaklaşık 25 ülke daha enerji planlamalarına nükleer gücü dahil etmeyi düşünüyor. Güçlü, kalkınmış bir ülke olmak istiyorsak enerji ihtiyacımızı güvenceye almamız gerekiyor. Bunu yaparken karbon salınımı düşük temiz enerji seçeneklerini tercih etmek ise ülkemize ve dünyaya karşı sorumluluğumuz" diye konuştu.

Geçen yıl Türkiye’de Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) birinci ünitesinin temelinin atıldığını hatırlatan Aybar, yine 2018’de İngiltere’de Hinkley Point C, Rusya’da Kursk II 1, Leningrad NGS’nin 5.ünitesi ile Bangladeş’te Rooppur 2, Güney Kore’de Shin-Kori 6 reaktörlerinin inşaatına başlandığına dikkati çekti.

“30 ÜLKEDE 449 NÜKLEER GÜÇ REAKTÖRÜ VAR”

Nükleer enerjinin dünyanın önemli enerji kaynaklarından biri olmaya devam ettiğinin altını çizen Aybar, şunları söyledi:

“Dünya, elektriğinin yüzde 10'unu nükleerden sağlıyor. ABD'de 96, Fransa'da 58, Çin'de 48, Japonya'da 37, Hindistan'da 22, İngiltere'de 15, İsveç'te 8, Belçika'da 7 olmak üzere şu anda 30 ülkede 449 nükleer güç reaktörü elektrik enerjisi üretiyor. Öte yandan 19 ülkede 54 reaktörün inşaatı devam ediyor. Ülkelerin nükleer güç santraline sahip olma isteğinin önemli bir nedeni de elektrik üretiminde kullandıkları enerji kaynaklarını çeşitlendirmek. Dünyadaki fosil yakıt rezervlerinin giderek azalması, kesintisiz ve güvenilir enerji kaynağı ihtiyacı, iklim değişikliği hedefi gibi çeşitli sebeplerle pek çok ülke enerji kaynağını çeşitlendirmeye çalışıyor. Türkiye’nin de enerji kaynaklarını çeşitlendirme isteğinin yanı sıra sahip olduğu teknoloji geliştirme kültürü, güvenlik kültürü ve sanayisine gelişmiş üretim teknikleri kazandırma arzusu gereği nükleer santrallere sahip olması önemli.”

“ANLAŞMA, TÜRKİYE’NİN ELEKTRİK ÜRETİMİNE NÜKLEER ENERJİNİN DAHİL EDİLMESİNİN DE HABERCİSİ”

Enerji Uzmanı Aybar, Türkiye'nin toplam 4 bin 800 megavat kurulu güce sahip 4 reaktörden oluşacak Akkuyu NGS ile önemli bir adım attığını kaydetti. Prof. Dr. Aybar, diğer nükleer santral projelerinin de hayata geçirmesiyle Türkiye’nin daha da güçleneceğini dile getirerek, “İlk reaktörünün temeli 3 Nisan 2018'de atılan Akkuyu NGS projesindeki önemli aşamalardan birisi daha TEİAŞ ile yakın zamanda yapılan bağlantı anlaşmasıyla tamamlandı. Bu anlaşmayla Akkuyu NGS’nin Türkiye'nin ortak elektrik iletim sistemine bağlanması için gerekli sistem oluşturuluyor. Akkuyu NGS’nin alt yapı çalışmalarında önemli bir ayağı oluşturan bu anlaşma, Türkiye’nin elektrik üretimine nükleer enerjinin dahil edilmesinin de habercisi. Aynı zamanda Türkiye'nin ilk nükleer enerji santrali projesinin ne kadar ilerlediğinin en önemli göstergelerinden biri" ifadelerini kullandı.

“İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ HEDEFİ İÇİN NÜKLEER GEREKİYOR”

Şu an dünyada üretilen elektriğin üçte ikisinin fosil yakıtlardan elde edildiğine işaret eden Aybar, iklim değişikliği meselesinin dünya genelinde endişeye neden olduğunu söyledi. Avrupa Parlamentosunun, AB genelinde ‘iklim acil durumu’ ilan ettiğini belirten Aybar, şöyle devam etti:

“Elektrik üretiminde karbon salınımını azaltacak formüller ve politikalar üzerinde çalışılıyor. Nükleer enerji ise düşük karbonlu elektrik üretiminin üçte birine katkıda bulunuyor. Nükleer santraller sera gazı salınımı yapmadıklarından havayı kirletmezler. Rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir enerji kaynakları da giderek daha fazla önem kazanıyor. Ancak bu kaynakların mevcut kapasiteleriyle ülkelerin ihtiyaçlarını tek başlarına karşılaması mümkün değil maalesef. Nükleer enerji, elektrik üretimi için istikrarlı ve güvenilir bir kaynak. Unutmayalım ki, nükleer enerjiye sahip olmayan bir yenilenebilir enerji dünyası, fosil yakıta bağımlılığın da devam ettiği bir dünyadır. Nükleer enerjiyle yenilenebilir enerji kaynakları birbirlerini tamamlayan ana unsurlar olmalı. İklim değişikliği hedeflerine ulaşmak ve gelecekte yeterli enerji sağlamak için mevcut tüm temiz kaynakları kullanmamız gerekir. Dünya çapında kurulu olan mevcut nükleer güç santralleri şu anda karbondioksit salınımını yılda yaklaşık 2 milyar ton azaltıyor. Bu, her yıl 400 milyondan fazla otomobilin trafikten çekilmesine eşdeğer bir oran. 2050 itibariyle iklim değişikliği hedeflerine ulaşılması için elektrik üretiminin yüzde 80'ininden fazlasının düşük karbon salınımlı olması gerekiyor. Dünya için bu geçişi yapmak çok zor olacak. Ancak iklim değişikliği birçok ülkede ciddi zararlara yol açıyor. Gıda güvenliğini ve su kaynaklarını tehlikeye atarken hastalıkların yayılmasına da neden oluyor. Bu krizle başa çıkmak için artık herkesin sorumluluk alması gerekiyor. Nükleer enerjiyi kullanmadan sürdürülebilir kalkınma ve küresel iklim hedeflerine ulaşmak çok zor olacak."