Ekonominin Kalbi Çukurova GİAD'la Adana'da attı

Adana'da Çukurova Genç İşadamları Derneği'nin organizesi ile gerçekleştirilen 5'inci Çukurova Zirvesi, ekonominin önemli isimlerini bir araya getirdi. Çukurova GİAD Başkanı Ömer Faruk Sakarya, "Bir ülkenin siyasi ve ekonomik istikrarının algısı ne kadar iyiyse, halk ve işletmelerin ekonomiye güveni ne kadar yüksekse, tüketim ve yatırımlar devam eder" dedi.

REFLEKS

Adana'da Çukurova Genç İşadamları Derneği'nin (Çukurova GİAD) organizesi ile gerçekleştirilen 5’inci Çukurova Zirvesi, ekonomi alanında dünyaca tanınan önemli isimleri bir araya getirdi. Uluslararası alanda ses getiren Adana'da tek olan zirvede, Türkiye ekonomisinin yeniden yapılanma ve zihinsel dönüşüm süreci değerlendirildi. Çukurova Üniversitesi Kongre Merkezi'nde yapılan zirveyi, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhur İttifakı Adayı Hüseyin Sözlü, MHP Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy, Çevre ve Şehircilik Eski Bakanı Fatma Güldemet Sarı, Adana Sanayi Odası Başkanı Zeki Kıvanç, Adana Ticaret Odası Başkanı Atila Menevşe, çok sayıda sektör temsilcisi, iş insanları , dernek üyeleriyle birlikte yaklaşık bin kişi izledi. Zirvenin açılış konuşmasını yapan Çukurova GİAD Başkanı Ömer Faruk Sakarya, Türkiye ekonomisinin bugünü ve geleceği adına pek çok adımı değerlendirdiklerini ifade ederek, "Stratejik sektörlerde yatırımların hızlandığı, yatırımların finansmanı adına yepyeni modellerin devreye girdiği, sermaye piyasasının derinleştiği, ulaştırma, lojistik, enerji gibi vazgeçilmez başlıklarda pek çok çalışmayı takip ediyoruz. Bu süreç, binlerce yıldır üretimin ve ticaretin beşiği konumunda olan Çukurova'dan da yeni başarı hikayeleri çıkarmamız gerektiği anlamına geliyor" dedi.


"EKONOMİYE DUYULAN GÜVENİN ÖNEMİ"

Günümüze kadar yaşanan küresel ve ülkesel ekonomik krizlerin, ekonomiye güven kaybolduğunda uzun ve sancılı bir süreç sonucunda toparlandığını gösterdiğini belirten Sakarya, "Hane halkı ve işletmeler, esnaf, ekonominin bugününe ve geleceğine duydukları güveni kaybetmeye başladıklarında işsiz kalma korkusu tırmanmaya başlar. Bu durumda insanlar tüketmek yerine aşırı tasarrufa yönelir, şirketler de yatırımlarını askıya alır veya tümüyle iptal eder. Bu durum ekonomiyi ağır bir durgunluğa ve krize sürükler. Bu nedenle hükümetler ve ekonomi yönetimi için en temel konu, halkın ve işletmelerin ülke ekonomisine duydukları güveni korumak ve güçlendirmektir" şeklinde konuştu.


"KÜRESEL SİSTEMİN GÜNDEMİNDEKİ KONU BAŞLIKLARINI TARTIŞMAYI SÜRDÜRECEĞİZ"

Çukurova GİAD olarak son 7 yıldır Türkiye ekonomisinin yeniden yapılanma ve zihinsel dönüşüm sürecine, gerçekleştirdikleri konferans, panel, araştırma ve raporlarla katkı sunduklarını dile getiren Sakarya, "Bugüne kadar uluslararası ölçekte önemli isimleri Adana'da ağırlayarak, Çukurova'dan tüm Türkiye'ye önemli tespitleri, önemli fırsatları, kritik önerileri aktarabildiğimiz bir platform olmayı başardık. Türkiye için nitelikli insan kıymetleri yetiştirmek adına, akademik programları hayata geçirdik. Önümüzdeki dönemde de, küresel sistemin gündemindeki önemli konu başlıklarını, Türkiye açısından bu konu başlıklarından doğacak fırsatları konuşmayı, tartışmayı, aktarmayı sürdüreceğiz" diye konuştu. Ekonomiye güvenin önemine dikkat çeken Başkan Sakarya, şunları söyledi: 

“Bir ülkenin siyasi ve ekonomik istikrarı ile ilgili algısı ne kadar iyiyse, halk ve işletmeler ekonomiye ne kadar güveniyorlarsa, makul düzeyde tüketim ve yatırımlar devam eder. Bunun doğal sonucu olarak, ülke ekonomisi istikrarlı bir büyüme ile yoluna devam eder. Buna karşılık, hane halkı ve işletmeler, esnaf, ekonominin bugün ve geleceğine duydukları güveni kaybetmeye başlamışlarsa, işsiz kalacakları korkusu tırmanmaya başlamışsa, bu durumda insanlar tüketmek yerine aşırı tasarrufa yönelir; şirketler de yatırımlarını askıya alır veya tümüyle iptal eder. Bu durum, ekonomiyi ağır bir durgunluğa ve ağır bir krize sürükler. Bu nedenle, hükümetler ve ekonomi yönetimi için en temel konu halkın ve işletmelerin ülke ekonomisine duydukları güveni korumak ve güçlendirmektir. Geçtiğimiz yıllarda daha güçlü büyüyen, dengeli ve istihdam zengini bir küresel ekonomi için yapısal reformlara öncelik verilmesi gerektiği tüm dünyada konuşuluyordu. Bu dönemde Türkiye'nin dünya ekonomisinin ortalama büyümesinin altında kalmadan büyümesini sürdürme, aynı zamanda enflasyon ve cari açığını da kontrol altında tutma çabalarını gözlemledik. Bölgesindeki sıcak çatışmalara ve yoğun mülteci akınına rağmen kamu mali disiplinini koruma çabaları ile cari açığı küçültmeye yönelik çalışmaları ile, pek çok gelişmekte olan ekonomiden daha yüksek bir büyüme gerçekleştirme başarısı ile geçtiğimiz dönemde Türkiye hafife alınmayacak bir yol almıştır.”


“TÜRKİYE EKONOMİSİ İÇİN YENİ EKOSİSTEM” 

Küresel güçlerin etki alanlarını genişletmek ve küresel boyutta daha fazla pay sahibi olabilmek adına vahşi politikalar izlediklerini, askeri ve siyasi politikalarla sadece ekonomik değil, demografik ve coğrafi değişimlerin de meydana geldiğine dikkat çeken Sakarya, konuşmasını şöyle sürdürdü: 

“Var olan bu küresel güçler kendi aralarında rekabet ettikleri gibi bölgesel ve küresel güç olabilme noktasında çaba gösteren ülkelere de vahşice saldırmaktadırlar. Sadece ekonomiyi değil, taşeron olarak kurguladıkları küresel terör örgütlerini, tarihte kalmış anlaşmazlıkları, dil, din, ırk dahil bulabildikleri her türlü argümanı kullanmaktalar. Dünyanın yeni güç merkezlerinden olmak isteyenler karşı koymaya çalışmakta, diğerleri güç merkezinin kendilerinde kalmasını sağlamaya çalışmaktadır. Bir yanda G7’ler E7’leri baskılayıp kontrol altında tutmaya çalışırken, diğer yanda Atlantik ile Asya/Pasifik arasında yeni bir dünya düzeni için büyük bir savaş yaşanıyor.  Rekabetin temel parametrelerinin değiştiği bir ortamda, doğru politikaları, doğru stratejileri, doğru modelleri hayata geçiren ülkeler başarıdan başarıya koşacaklar, gerekli zihinsel dönüşümü hayata geçiremeyen, doğru politika ve modellere odaklanamayan ülkeler ise 'başarısızlık abidesi' olarak dünya tarihine işleneceklerdir. Türkiye ise, küresel düzende bu ölçüde bir yeniden yapılanmanın dolu dizgin yaşandığı bir konjonktürde, sahip olduğu jeo-stratejik avantaj ve kabiliyetlere bağlı olarak, hem kritik önemde fırsatlarla, hem de kritik önemde tehdit ve risklerle karşı karşıya. Bu da, Türkiye için üretim ve reel sektör dostu bir büyüme modeli, yüksek katma değere dayalı ihracat ve ülke ekonomisinin dışa bağımlılığın azaltılması gibi pek çok ev ödevimiz olduğuna işaret ediyor. Geçtiğimiz 20 yılı, Türkiye Ekonomisi açısından 1’inci nesil ekonomik reformlarda önemli başarılara imza atarak geçirdik. Bugün, küresel rekabetin parametreleri değişirken, 2’nci ve 3’üncü nesil reformlara ağırlık vermemiz gerektiği yeni bir dönemin başlangıcındayız. Türkiye Ekonomisinin bugün ve geleceği adına, stratejik sektörlerde yatırımların hızlandığı, yatırımların finansmanı adına yepyeni modellerin devreye girdiği, sermaye piyasasının derinleştiği, ulaştırma, lojistik, enerji gibi vazgeçilmez başlıklarda pek çok çalışmayı, pek çok adımı değerlendiriyoruz. Bu süreç, binlerce yıldır üretimin ve ticaretin beşiği konumunda olan Çukurova'dan da yeni başarı hikayeleri çıkarmamız gerektiği anlamına geliyor.  Türkiye'nin dünyanın yakın geleceği adına, başta tarım ve gıda arz güvenliği ve enerji güvenliği olmak üzere, 'sürdürülebilir kalkınma hedeflerinde öne çıkan başlıklarda önemli roller üstlenebileceği fırsatlarla karşı karşıyayız. Bu doğrultuda, üretim, ticaret ve finansman alanlarındaki konvansiyonel yaklaşımları bir kenara bırakarak, Türkiye Ekonomisi için dijitalleşme ve bilgi ekonomisine dayalı yeni bir ekosistem oluşturmamız gerekiyor.”

Konuşmanın ardından Gazeteci Hakan Güldağ’ın moderatörlüğünde Sabah Gazetesi Ekonomi Müdürü Dr. Şeref Oğuz ve Habertürk Yazarı Abdurrahman Yıldırım’ın konuşmacı olarak katıldığı, “2019 Küresel ve Bölgesel Belirsizliklerin Ortasında Türkiye Ekonomisi” konulu panel gerçekleştirdi. Panelde, dünyanın küreselleşmeden kaynaklanan ekonomik ve jeopolitik değişiminden bahsedildi.


PROF. DR. DARON ACEMOĞLU KALİTELİ BÜYÜMEYİ ANLATTI

Zirvenin son bölümünde ise ‘Dünyada En Çok Alıntı Yapılan İlk 10 Ekonomist’ arasında gösterilen Massachusetts Teknoloji Enstitüsü İktisat Profesörü Daron Acemoğlu, “Global Ekonomide 2019 Beklentileri ve Türkiye” konusuyla katılımcılarla buluştu. Türkiye ekonomisinin geleceğiyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Acemoğlu, ‘Yüksek Kaliteli Büyüme” ile ilgili sunum gerçekleştirdi. Acemoğlu, GSMH’nın istihdam artışına etkisi, sanayi, ticaret ve farklı sektörlerdeki çalışanların yeteneklerini doğru kullanabilecekleri istihdam büyümesine yol açıp, iş yaratılması, belli bir gruba değil tüm grubu etkisi altına alacak ücret artışı, eğitim ve sağlık yatırımların doğru yapılmasının yüksek kaliteli büyümenin ana unsurlarından olduğuna değindi. Suudi Arabistan ve Rusya'nın son yıllarda çok hızlı büyüdüğünü, ancak bu büyümenin kaliteli olmadığını belirten Acemoğlu, Avrupa ve ABD’deki büyümenin de kalitesiz olduğunu ifade etti. Ülkelerin kendine has zorlukları olduğunu dile getiren Acemoğlu, "Bu zorluklar otomasyon, kurumsal yenileşme, krediye bağlı büyüme ve bunun ortaya çıkardığı problemler ve uluslararası gelişmeler. Aslında 2019 yılındaki mevcut yüksek kaliteli büyüme oranlarından, geleceğin problemlerini tartışmak pek de olası bir şey değil. Bugün birçok insan en kreatif ve devrimsel dönemden geçtiğimizi düşünüyor. Nano teknoloji, yapay zeka, kominikasyondaki gelişmeler gerçekten insanın başını döndürüyor. Ancak bu gelişmelerin kalitesi tartışmaya çok açık bir konu. Kaliteli büyümenin tek yolu var. Doğru adımlar atmak ve aynı zamanda üretkenliği artırmak. Teknolojiyi mutlaka kullanıp, üretimde yararlanmanız gerekir. Yüksek kaliteli büyüme için teknolojiyi doğru kullanmanız lazım. Bunun için de iyi bir eğitime ihtiyacınız var. Teknoloji ve eğitim, otomasyona rağmen yüksek kaliteli büyüme sağlar" diye konuştu.

Çin’in son 10 yılda yaşanan büyümeyi devlet kredileri sayesinde elde ettiğini, kredileri teknolojik yatırımlarda kullandığını bildiren Acemoğlu, Türkiye’deki kredilerin ise yatırımlardan çok inşaat sektörüne gitmesini eleştirerek, şöyle dedi: 

“Türkiye’de 2009’dan beri sanayide yatırım artışı yok. Hep inşaat. Ekonominin tek büyümesi inşaat  olamaz. Öyle olursa büyüme bir tek tüketime gider, inşaata gider ve sanayide artışa etkisi olmaz. Krediyle büyüyen ekonomi yapısal doğruları bulamazsa, birkaç sene büyür, sonra problemler ortaya çıkar. Sağlıklı büyümek istiyorsak, eğitime, sağlığa, sanayiye, teknolojiye yatırım yaparak büyüyebiliriz. Doğru teknolojileri alıp, doğru kullanırsak yüksek kaliteli büyüme başarılabilir. Üretim ve kaliteli büyüme demokrasi için de güzel bir şey. Demokrasi genelde büyümeyle geliyor. Bunun nedenleri de reform ve yatırım.”