Kilikya'nın tarihini gravürlerle okumaya ne dersiniz?

Roma İmparatoru Septemus Severus, bugün Erzin'de kalan İsos'ta kazandığı zafer anısına, Gülek Kapısı girişine dört atlı araba heykeli bulunan bir zafer takı inşa ettirdi. Bugün hangi ülkenin hangi müzesinde sergilendiği meçhul heykel bir tarafa, Kilikya'da her beş yılda bir olimpiyat oyunları düzenlendiğini kaçımız biliriz ki?

Refleks

Adana Alparslan Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanı Ahmet Karataş, Refleks 12, Yıl Özel Sayısı için yazdı:  


Kilikya adı; tarihsel süreçlere bağlı olarak, farklı isim ve anlam benzerliğine öykünen, onlarca sözcükle birlikte anılır. Hilakkui, Que, Kiklim, Sileks, Kiliks, Kilikia ve Cilicia bunlardan sadece birkaçı… “Kilikya’ya Yolculuk” adlı kitabın yazarı Victor Langlois, “Kilik” sözcüğünün “manda” anlamına geldiğini, bölgede eskiden çok sayıda manda yetiştirildiğini ve dolayısıyla da “Kilikya” adının bu nedenle verildiğini yazar.

Başka bir efsaneye göre; Fenike Kralı Agenor’un güzeller güzeli kızı Europa, boğa kılığına girmiş tanrılar kralı Zeus tarafından kaçırılır. Fenike Kralı Agenor, dört oğlunu, Europa’yı bulmaya gönderir. Agenor’un dört oğlu Kadmos, Thasos, Poinix ve Kilix birlikte yola koyulurlar. Ancak ne yazık ki Europa’yı bulamazlar. Kralın oğlu Kilix, kardeşini bulamayınca, Kilikya bölgesinde kalmaya karar verir. Üstelik kendi adını da bölgeye vererek…

Yine antik Yunan tarihçisi, filozof ve coğrafyacı Strabon, Kilikya’yı ‘Ovalık Kilikya’ ve ‘Dağlık Kilikya’ diye ikiye ayırır. Kilikya, en kapsayıcı coğrafi tanım olarak, Alanya Burnu’ndan İskenderun Körfezi’ne kadar olan kesiti temsil eder. Ovalık Kilikya’nın günümüzdeki karşılığı, Çukurova’dır. Çukurova; Mersin, Adana, Osmaniye ve Hatay illerini de içine alan geniş bir coğrafyanın adıdır. Dağlık Kilikya ise, Alanya ile Mersin arasındaki dağlık kesimi kapsar. Melas (Manavgat) Çayı’ndan Lamas (Limonlu) Çayı’na kadar olan Toros silsilesini oluşturur.

Kilikya’nın önemli antik kentleri; Adaniia (Adana), Aigai (Yumurtalık), Aleksandreia (İskenderun), Anawarza (Anavarza), Anemourion (Anamur), Antiokheia (Hatay), Arsus (Uluçınar), Diokaisareia (Uzuncaburç), Elaioussa (Ayaş), Filaviopolis (Kadirli), İssos (İskenderun), Kalenderis (Aydıncık), Kastabala (Kadirli), Konytelis (Kanlıdivane), Korykos (Cennet-Cehennem), Magorsos (Karataş), Mallos (Kızıltahta), Mapsouhestion (Misis), Olba (Uzuncaburç), Seleukeia (Silifke), Sistium (Kozan Kalesi), Pompeipolis (Mezitli), Tarsi (Tarsus), Zephyrion’dur (Mersin). 

Mısır, Mezopotamya ve Anadolu, tarihin en kadim uygarlıklarını içinde barındırır. Tarih boyunca, hatta günümüzde de Batı çıkışlı yerleşim ve savaş girişimlerinin merkezinde bulunur. Anadolu’nun, Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlayan stratejik konumu, onu büsbütün öne çıkarır. Orta Toroslar ile Fırat’ın doğusu, Anadolu’ya geçişte anahtar rol üstlenince de Kilikya geçitleri önem kazanır. Kilikya’ya girişi sağlayan üç geçit kapısı, aynı zamanda Anadolu’ya da geçişin anahtarı olur. Bunlar; Sertavul, Gülek ve Belen’dir.

Orta Anadolu’dan Doğu Akdeniz’e Gülek Boğazı ile Sertavul Geçidi üzerinden inilir. Ereğli-Pozantı, Ankara, Niğde, Aksaray ve Pozantı güzergâhından Tarsus ve Adana’ya Gülek Boğazı’ndan geçilerek varılır. İzmir, Afyon, Konya, Karaman güzergâhından ise Sertavul üzerinden Mut ve Silifke’ye ulaşılır. Gülek Boğazı’ndan E-5 uluslararası karayolu geçmekte olup Mersin-Tarsus-Adana, Gaziantep-Şanlıurfa, Mardin-Nusaybin yönüne devam edilir. Adana yönünden gelenler ise Belen ya da diğer adıyla Suriye Geçidi’nden, Hatay ve Suriye’ye ulaşır.

Victor Langlois, “Kilikya’ya Yolculuk” adlı kitabında, Kilikya tarihinin özetini yapar. Kilikya’nın ilk dönemlerine ilişkin bilgilerin bulanık olduğunu, gerçekleri görmeye izin vermeyecek ölçüde belirsizliklerle dolu olduğunu dile getirir.

Homeros’un dile getirdiği Kilikyalıların, Troya yakınlarındaki Mysia’da yaşadığını ifade eden Langlois; Strabon’un bahsettiği Kilikyalıların ise Toroslar ve Akdeniz kıyısında yaşadıklarını, Anadolu’dan Kapadokya’ya kadar güçlü bir ulus yarattıklarını söyler.


Gülek Boğazını, boğa boynuzuyla açmış!

Gülek Boğazı, tüm zamanların en tanınmış geçitlerinden birisidir. Geçit vermez Gülek mevkii kaya kültesinin, boğanın boynuzlarıyla açıldığına inanılır.

Kilikya; Hıristiyanlığın en önemli ve kutsal sayılan yerleşimlerinden biri olduğu gibi, kilise ve anıt eserlerine ev sahipliği yapmasıyla, hatta Hıristiyanlık tarihi açısından büyük olaylara sahne olmasıyla da eşsiz bir şöhretin sahibidir. “Ben Kilikya’dan Tarsuslu bir Yahudi, ehemmiyetsiz olmayan bir şehrin ahalisindenim” diyen Aziz Paul, dinlerin buluşma noktasını temsil eder kuşkusuz.


Tarsus, Roma’ya başkentlik yapmış

İ.Ö. ve İ.S. 1’inci yüzyıllarda Kilikya’ya hâkim korsanlar dönemini sona erdirmek üzere, Roma Eyaleti’nin başkenti Tarsus olur. İ.Ö. 44 yılında Jül Sezar’ın ölümü üzerine yönetim, Marcus Antonius’a verilir. İ.Ö. 51 yılında ünlü hatip Çiçero, Kilikya Valisi olarak atanır. İ.Ö. 56 yılında Pompeis, korsanlık faaliyetlerini sona erdirir. İ.S. 194 ve devamında Roma İmparatoru Septemus Severus, İsos’ta kazandığı zafer anısına, Gülek Kapısı girişinde, üzerinde dört atlı araba heykeli bulunan bir zafer takı inşa ettirir. Ve Kilikya’da, her beş yılda bir olimpiyat oyunları düzenleme kararı alır.

Ünlü filozof Heredot’un, Kilikya Kralını korumak için, Med Kralı ile Lidya Kralı arasında arabulucu olduğu bu bölgenin, insanlık tarihinin karanlık dehlizlerinde daha nice olaylara tanıklık ettiğini düşünmek elbette mümkün. Bu da kuşkusuz, araştırmacıların ve okurların ilgisiyle ortaya çıkacak…