AHMET KARATAŞ
İlki Tuğgeneral, sonuncusu Cumhurbaşkanı olarak 9 kez Adana’yı ziyaret eden Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Kurtuluşun ilhamını aldım’ dediği şehrin kebabını yemeden ayrılmış olması mümkün müdür?
Değildir elbet ama bu yönde yazılı bir kaynak bugüne kadar gün yüzüne çıkmayınca kimse ayrıntı veremiyordu. Adana’nın efsane fotoğrafçısı Gaston Mizrahi’nin oğlu Albert Mizrahi, aile albümünü ‘Dünden Bugüne’ adıyla kitaplaştırdı.
Kitapta, Gaston Mizrahi’nin anlatımıyla Atatürk’ün Adana kebabıyla imtihanından ayrıntılar var.
Tarih 18 Kasım 1937’ydi.
Atatürk, Doğu Anadolu gezisinden dönüyordu. Saat geç olmuştu. Çoğu zaman yaptığı gibi yataklı vagonunu Misis istasyonuna çektirdi. Geceyi ay ışığını izleyerek her yerden farklı bulduğu Misis’te geçirdi.
Başbakan Celal Bayar, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya, doktoru Neşet Ömer, manevi kızı Sabiha Gökçen, yaveri Salih Bozok da Atatürk’ün bu ziyaretine eşlik ediyordu. Cumhurbaşkanı Atatürk, gördüğü eksikliklerin giderilmesi çerçevesinde Başbakan Bayar’a ve diğer ilgililere yerinde talimatlar veriyordu.
Misis’ten Atatürk ve beraberindeki heyeti Adana’ya taşıyan tren sabah saatlerinde istasyona girdiğinde kendisini görmek isteyenler, Ata’nın geçeceği caddeleri doldurmuşlardı. Yürümeyi tercih etti. Adanalılarla konuştu. Adının verildiği parka geldi. Parkın ortasında yer alan kendi heykelinin önünde birkaç kare anı fotoğrafı çektirildi. Ardından tüm konuklar İsmet İnönü Kız Enstitüsü’ne geçti. Enstitü müdiresi, konuklara öğrencilerin yaptığı pastalardan ikram etti. Atatürk, tarih dersine girdi. Enstitünün atölyelerini gezdi. Yanında likör bulunan kahveden içip okuldan ayrıldı.
Öğlen geride kalmıştı. Yağ Cami’nin yanındaki ‘Kebapçı Silo’ tüm hazırlıklarını tamamlamıştı. Konuklar ve şehrin ileri gelenleri hazırlanan ‘u’ masadaki yerlerini aldılar. Herkesin önüne yeni kalaylandığı ışıltısından belli olan düz bakır sahanlar vardı. Sahanların üzerine fırından yeni çıkmış ince tırnak pideler konmuştu. Yan tabakta sumaklanmış soğan salatası, hemen yanındaki tabakta da turp ve yarım kesilmiş turunç yer alıyordu.
Kebapçı ustası tepside getirdiği Adana kebaplarını el çabukluğuyla şişlerinden tabaklarda bulunan ekmeklerin üzerine çekti.
Herkes Ata’nın yemeğe başlamasını, Atatürk de çatalı bekliyordu.
Sonrasını Gaston Mizrahi’nin yazdıklarından okuyalım:
“Duyduk ki Atatürk Adana'ya gelmiş. Üstelik bizim mağazanın arkasındaki Kebabçı Silo'daymış. Gittik, pencereden izliyoruz. Bir baktık ki paşalar, vekiller, mebuslar, reisler, herkes içeride… Atatürk yemeğe başlasın ki biz de başlayalım diye bekliyorlar. O sırada Atatürk yaverini yanına çağırdı ve dedi ki, ‘Oğlum, ustaya sor bakalım. Kebabı önümüze koydular ama servis açılmadı. Nasıl yenecek bu?’ Yaver de hemen kebapçıyı çağırdı.
Kebapçı iri yarıydı. Şive tam Adanalıydı. ‘Paşam,’ diye başladı söze:
‘Kebabın servisi, çatalı kaşığı olmaz. Şu pideden koparacan bir parça. Arasına yatıracaksın kebabı. Üzerine sumaklı soğanı yorgan gibi örtecen. Turuncu sıkacaksın üzerine. Götüreceksin ağzına. Dudağının iki kenarından yağ sızacak…’
Paşa etrafındakilere baktı ve ‘Haydi beyler,’ dedi, ‘elle yenirmiş bu, öyle yiyeceğiz.’ Gülüştüler!
Biz de pencereden birbirimizi iterek paşanın Adana kebabı yemesini bitirinceye kadar izledik.”
Yağ Cami civarında Gaston Mizrahi’nin mağazasının arkasındaki ‘Kebapçı Silo’nun akıbetini bilmiyoruz ama Atatürk’ün Adana’da kebap dışında bazı yöresel yemekleri de tattığını ve çok beğendiğini Prof. Dr. Mahmut Tezcan’a ait ‘Atatürk’ün Beslenme Alışkanlığı: Yediği ve Sevdiği Yemekler’ adlı makaleden öğrenebiliyoruz.
Bilgilendirme, münazara, ortak akıl geliştirme buluşmalarına dönüşen ve Çankaya’da, Dolmabahçe’de genellikle de akşamdan gece geç saatlere kadar süren ‘Atatürk Sofrası’nın minyatürleri elbette Adana’da da kuruldu. Günümüz Türkçesiyle “Vatanı işgalcilerden kurtarma düşüncesine ilkin bu memlekette, bu güzel Adana’da ulaştım” diyen Atatürk’ün Şakirpaşa Konağı’nda da Mustafa Kemal’e sofra kurulduğu biliniyor.
Prof. Tezcan, Atatürk’ün 9 kez ziyaret ettiği Adana’da kebabın yanı sıra ‘Bamya Dolması’, ‘Patlıcan Hünkâr Beğendi’, ‘Güveç’, ‘Sini Köftesi’, ‘Domatesli Pirinç Pilavı’, ‘Hanım Göbeği Tatlısı’nı severek yediğini yazıyor.
Adana Lezzet Festivali’ni tekrarlamaya hazırladığımız şu günlerde ‘Atatürk’ün Sevdiği Adana Yemekleri’ özel menüler hazırlayarak misafirlerimizi ağırlama fikrine, bu yemeklerin yarışmasını organize etmeye ne dersiniz?
YORUMLAR