Tüketim ekonomisinde büyüttüğümüz gençleri nasıl...
Esra ÖZDEN

Esra ÖZDEN

[email protected]

Tüketim ekonomisinde büyüttüğümüz gençleri nasıl 'üreten' yapacağız?

18 Şubat 2019 - 18:12

İşsizlik verileri hayli geç açıklanıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) geçtiğimiz yılın Kasım ayı verilerini 15 Şubat’ta açıkladı. Türkiye'de işsizlik oranı, Kasım 2018'de bir önceki yılın aynı ayına göre 2 puan artarak yüzde 12,3'e yükseldi. Yani işsiz sayımız, 706 bin kişilik artışla 3 milyon 981 bin kişi olarak kayıtlara geçti.

İşsizlik verileri içerisinde en fazla dikkatimi genç işsiz oranı çeker. 15-24 yaş grubunu yansıtan genç işsizliğimizdeki artış yüzde 23.6 oranında. İşsizlik oranımızın iki katından fazla.

Bunun anlamı şu: Üniversitelerimizden mezun ettiğimiz gençlerimizin dörtte biri işsiz. ‘Eğitimli’ insan kaynağını değerlendiremeyen, üretime çekemeyen Türkiye ekonomisinde sıkıntı hiç bitmeyecek.

Üniversite eğitiminde planlama yapamadık. Üniversite sayımızı 206’ya çıkarırken bölümleri öğrenci veya velilerin tercihine ya da popülariteye göre açtık. İş dünyasının ihtiyaçlarına ya da günün gerçeklerine göre plan yapmadığımız için gençlerimiz iş, iş dünyası da birçok alanda nitelikli personel arıyor.

Türkiye'nin en büyük iş ilanı sitelerinden biri olan kariyer.net’i takip etmeye özen gösteriyorum. Yüksek işsizlik oranına rağmen pazarlama, mühendislik, bilişim, finans alanlarında ilanlar uzun süre panoda kalıyor. Bu çarpık tablonun bir başka boyutu daha var.

Zaman zaman çeşitli etkinlikler kapsamında üniversitelerde gençlerle bir araya geliyorum. Özellikle konferanslarımda toplu halde bulduğum gençlere ‘Aranızda kimler kendi işini kurmak istiyor?’ diye soruyorum. Sadece birkaç çekingen el kalkıyor. Girişimci olmak isteyen oran şaşırtacak seviyede az. Neredeyse hepsi diploma töreninden sonra kamuda çalışmak istiyor. Kamuda yeterince iş imkanı olmadığının bilincinde olanların hedefi de kurumsal şirketler.

Bu gençler eğitim hayatı boyunca şöyle bir ekonomiye sahip Türkiye’de yaşadı: 

Değerlenen Türk parası. Nispeten istikrarlı düşük kur. Buna bağlı olarak cazip ithalat. Ve çılgınca tüketimle büyüyen bir ekonomi. Dahası düşük faiz ve bu faizlerle alınan evler, arabalar, cep telefonları...

Gençlerimiz, küreselleşmenin, büyümenin, istikrarın konuşulduğu afyonlanmış bir ekonomide büyüdü.

Bugün tablo değişti. Herkes, 2019’un çok zor geçeceğini söylüyor. Hatta yerel seçim sonrası için felaket senaryoları yazan çoğaldı. ‘Üretmenin ve ihraç etmenin’ önemini ekonomimiz iyice daralınca daha iyi anlamaya başladık.

Peki, tüketim ekonomisine alışan, TV’lerdeki dizilerden yakın çevresine kadar sadece tüketimi gören gençleri üretime, projeye, iş fikrine, girişimciliğe nasıl yaklaştıracağız?

Bence yeni dönemde ekonomi yönetiminin odaklanması gereken en önemli konunun üretim ekonomisi olması gerekiyor.

Faizlerin yükseldiği, kapanan işletmelerin çoğaldığı, yeni yatırımların gerçekleşmediği böylesi bir iklimde üretimi, katma değeri, girişimciliği özendirmek elbette kolay değil ama şart.

İşler daha fazla sarpa sarmadan gençlerimizi üretime çekmenin yolu etkin bir girişimcilik ekosisteminin çalıştırılmasından geçiyor. Bu sistemi sağlıklı çalıştırmak gençlere 4 günlük girişimcilik eğitimi verip 50’şer bin lira hibeyle, onlara cafe, butik açtırmakla mümkün olamayacak maalesef.

Gençlerimizi ilgi alanlarına yönelik işletmelere sokacağız. Fabrikalara, tarlalara, ar-ge merkezlerine, laboratuvarlara, sokağa, çarşıya pazara ayak basmadan görkemli plazalarda çalışamayacaklarını öğrenecekler. İş dünyasının başarılı ya da başarısızlarını onlarla temas ettireceğiz. Kağıt üzerinde değil, etkin bir mentorluk sistemi çalıştıracağız. Mevduatta hatırı sayılı kaynağı olanların gençlerimizin iş fikirlerine yatırım yapmalarını sağlayacağız.

Buna mecburuz.

Bu yazı 2457 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar