Artçıları yaşayarak depremzedelerin yanında oldular

Artçıları yaşayarak depremzedelerin yanında oldular

6 Şubat depremleri sonrası herkesin bir an önce felaket bölgesinden uzaklaşmak istediği günlerde İstanbul’da bir yayınevinde yönetici olan Mehmet Bozkurt ve çevirmen bürosu sahibi eşi Gizem Ece Aşkar Bozkurt, Hatay-Arsuz’a yerleşme kararı aldı. Artçı depremleri 3 yaşındaki kızları Kumru’yla birlikte yaşayan Bozkurt Ailesi, hayırsever yakınlarını da ikna ederek depremzede çocuk ve gençlere destek olmak için Tomurcuk Derneği’ni kurdu.

05 Şubat 2024 - 14:41 - Güncelleme: 06 Şubat 2024 - 10:06

 

 

Hatay’da neredeyse yıkılmayan kütüphane kalmamıştı. Odaklarına depremden etkilenen çocukları aldılar. Yakınlarındaki hayırseverlerin desteğiyle Tomurcuk Derneği’ni kurdular. İlk faaliyetleri Antakya’nın Serinyol mahallesinde iki konteynerden oluşan bir kütüphane kurmak oldu. Dünya klasikleri, test kitapları ve okul öncesi okuma kitaplarının da olduğu kütüphane birçok kitapseverin desteğiyle faaliyete geçti.

Kurdukları konteyner kütüphanenin yanına yönetim kurulunda oldukları Tomurcuk Derneği’ni de konuşlandıran çift, arkadaşları ve yakın çevrelerinden destek alarak depremde etkilenen çocuklar için psikososyal destek sunabilecekleri ortam hazırladı. Okul dönemi öncesince ihtiyaç sahibi çocuklara kırtasiye setleri ulaştırıldı.

Tomurcuk Derneği, daha fazla destek alabilirse çocuk ve gençlerin faydalanabileceği, bünyesinde konferasların, söyleşilerin, psikososyal temelli faaliyetlerin gerçekleştirilebileceği, zengin kitap arşivine sahip kalıcı bir kütüphane yerleşkesi hedefliyor.

 

İZLENİMLERİNİ REFLEKS İÇİN YAZDI

Tomurcuk Derneği Başkan Yardımcısı Mehmet Bozkurt, 6 Şubat depremlerinin birinci yıl dönümü izlenimlerini Refleks’e yazdı:

Depremin ilk günlerinden itibaren Hatay’dayım. Haziran ayından bu yana ise ailemle birlikte bu kadim şehirde yaşıyorum.

Toz, çamur, beton yığınları, iş makineleri ve yalnızlık…

Hatay’ın özeti.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın 6 Mart tarihli raporuna göre Hatay’da, acil yıkılacak, ağır hasarlı ve yıkılan bina sayısı toplam 215 bin 255 olarak tespit edilmiş, 25 bin 957 bina orta hasarlı, 189 bin 317 bina ise hafif hasarlı olarak kayıtlara girmiş.

ÇŞİDB tarafından yürütülen hasar tespit çalışması sonucuna göre acil yıkılacak, yıkık veya ağır hasarlı kategorisinde 11 ildeki toplam konut sayısı 518 bin olarak belirlenmiş. Tüm deprem bölgesinde yıkılacak binaların yarısı Hatay’da.

Bu yıkımlar 50 binden fazla canın kaybına sebep oldu. Şüphesiz ki depremin ardındaki acının büyüklüğünü ölçebilecek bir şey yok. Fakat bu tablo göstermektedir ki; depremlerin merkez üssü Kahramanmaraş, yıkımın merkezi Hatay’dır.

Depremler Hatay’ı yıktı.

Şehir bugün çorak bir görüntüye sahip. Hafriyat kamyonları, iş makineleri, sağ sola dökülen molozlar, göğe yükselen toz bulutları, çamurlu yollar, çalışmayan trafik ışıkları, yağmurla birlikte oluşan su birikintileri şehrin adeta yeni görüntüsü... Sosyal medyada şehrin 6 Şubat öncesi ve bugününü gösteren fotoğraf ve videolar acı verici manzarayı resmediyor.

 

2030 YILINA KADAR YOKSULLUK

Resmi raporlara göre deprem sonrası oluşan yoksullaşmanın giderilmesi için verilen en yakın tarih 2030. Büyük acılarla başa çıkması gereken bu insanlar en yakın 2030 tarihine kadar yoksullukla mücadele etmek zorunda. Giderek ağırlaşan ekonomik şartlar düşünüldüğünde öngörülen 2030 tarihi oldukça iyimser görünüyor.

Başta Antakya olmak üzere birçok ilçede çarşılar yıkılmış durumda. Çarşılar halkın günlük ihtiyaçlarının karşılanmasının ötesinde bir kentin kültürünü oluşturur. Buralar şehrin ritmidir. Hatay’ın ritmi bozuldu. Çarşılar yıkılmış, kültürel doku tahribata uğramış durumda. Şehrin hafızası olan mekanlar yerle bir olmuş, birçoğu başka ilçelere taşınmak zorunda kalmış. Konteynerlerde faaliyet yürüten esnaf sayısı hiç küçümsenmeyecek düzeyde.

Eğitim kurumlarından sağlık kurumlarına kadar halkın temel ihtiyaçlarının karşılandığı kurumların birçoğunun binası yıkıldı, kapasitesi düşmüştü. Okul çağındaki çocuklar sağlıklı işleyen bir eğitim öğretim sistemine sahip değil. Boş geçen derslerin sayısı nedeniyle okula olan bağlılık oldukça zayıfladı. Kadro açığı da eklenince eğitim öğretim hayatı öğrenciler ve öğretmenler için oldukça çileli hale geldi. Devlet memurları açısından şehrin hazin tablosuna alışmak, bu koşullarda görev yapmak, ev kiralayamamak ya da yüksek fiyatlara razı gelmek memur hayatının bir parçası oldu.

 

SU VE KANALİZASYON İÇİN MÜCADELE

Günlük elektrik kesintileri, düşük voltajlı elektrik kullanımı artan elektrik faturaları depremzedelerin en sık şikayetçi oldukları konulardan…

Konteyner şartlarında sürdürülen hayat, kalabalık nüfus ile yaşamak zorunda olmak mevcut aile bağlarını zedeledi.

Ayrıca konteyner kentler dışında konteynerde yaşayan ailelerin elektrik, su ve kanalizasyon hattına sahip olmak için verdikleri mücadele oldukça zorlu.

Kış şartlarında gri bir gökyüzünün altında, yıkıntılar içinde bir şehir.

Sonuç:

Jeolojide bir temel kural vardır: Bir yer geçmişte depremlerden etkilenmiş ise gelecekte de etkilenecektir. Hatay ve deprem riski taşıyan tüm şehirler için bu durum geçerlidir. Bu gerçeği bilerek şehirler kurmalı, binalar inşa etmeli, bu gerçeği sosyal hayatın bir parçası haline getirmeliyiz.

Bu konu üzerine uzmanlaşmış kurumlar ekonomik, bilgi, veri açısından desteklenmeli faaliyetleri ile halkın gündelik yaşamının içinde olmalı.

Deprem gerçeğine uygun eğitim öğretim olmalı ve çocuklar bu gerçek üzerinde bilinçli bir hayat sürmeli.

Bu haber 5026 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • KUDRET SÖNMEZ
    2 ay önce
    MÜTHİŞ BİR ÖZVERİ ÖYKÜSÜ... KARANLIĞA IŞIK TUTMUŞ BU AİLENİN GÜCÜ YETEN HERKESE ÖRNEK OLMASINI DİLERİM. SAYGIYLA
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
Atatürk resmen Adanalıdır
Atatürk resmen Adanalıdır
"Atatürk en çok Adana'yı sevdi"