Soner Sevgili / Refleks
O gün tüm ülkede olduğu gibi Adana’da da her evde, her dükkânda bu haber konuşuldu.
1914 yılında yapılan nüfus sayımında 93 bin 217 kişiyi barındıran şehir o günden sonra çok şey yaşamış, işgalin ağır baskısı altında Adanalıların bir bölümü topraklarını terk etmiş ama kurtuluştan sonra herkes evine, işine geri dönmüştü.
1924 ADANA TİCARET REHBERİ
Savaşın ve işgalin acılarını yaşamış Adana, küllerinden yeniden doğmanın heyecanı içindeydi. Remzi Oğuz Arık’ın 1923 verileriyle hazırladığı 1924 Adana Ticaret Rehberi’ne göre Ticaret ve Sanayi Odası’na kayıtlı 72 esnaf ve sanayici vardı. Aynı dönemde Adana’da 1.236 adet bakkal, lokanta, berber, terzi, otel gibi işletme bulunuyordu. Bir kısmı savaş yıllarında tahrip olsa da ayakta olan 17 fabrika, Adana’nın yeni kurulmuş cumhuriyetin en önemli sanayi kentlerinden biri olduğunu gösteriyordu.
OKULLAR VE ÇOCUKLAR
O gün Adana sokaklarını dolduranlar arasında öğrenciler de vardı. Cumhuriyetin ilanını sevinç içinde kutlayan bu çocukların bir bölümü okullarına gidemiyordu.
Yaşanan işgal dönemi nedeniyle 176 adet ilkokul düzeyinde eğitim kurumunun 55’i, öğretmen eksikliği nedeniyle kapalıydı. Şehirdeki ilkokullarda 8 bin 399’u erkek ve bin 846’sı kız olmak üzere 10 bin 245 öğrenci bulunmaktaydı. Bu okullarda çalışan kadın ve erkek öğretmenlerin sayısı ise 312 idi.
Altı sınıflı bir okulu olan ‘Yetimler Yurdu’ 400 civarında yetimi barındırıyordu. Yabancılara ait olan tek okul ise Tepebağ’daki, Amerikan Kız Mektebi’ydi. Şehirde, yatılı ve gündüzlü olarak eğitim veren ve 500 kadar öğrencisi bulunan Adana İdadisi yani Lisesi bulunmaktaydı. Seyhan nehrinin kenarında genişçe bir bahçesi bulunan okulun binası dönemin şartlarına göre sağlam ve modern bir tarzda inşa edilmişti.
SANAYİ OKULU
Bu dönemde faaliyette olan diğer orta dereceli okullar arasında Ulucami yakınlarında, eğitim süresi dört yıl olan ve kuruluşu 1890 yılına dayanan bir Sanayi Okulu vardı.
Kısa bir süre önce okul duvarına astıkları “Düşmanımı silahımdan ziyade, sanatımla ezerim” yazılı pankart önünde poz veren Sanayi Okulu öğrencileri, Adana’nın bu yeni dönemde bölgenin bir eğitim üssü olmasına dair umutlarıyla sokaklarda güle oynaya dolaşıyorlardı.
ZİRAAT MEKTEBİ
Erkek Öğretmen Okulu ve Kız Öğretmen Okulu dışında yatılı olarak hizmet veren, 25 öğrenci ve 5 öğretmeni ile Ziraat Okulu da Adana’yı eğitim konusunda bölgenin en önemli merkezi yapıyordu.
HASTANELER
Savaş ve işgalin yıkımını yaşamış bu kentte sağlık hizmetlerinde de aksaklıklar yaşanıyordu. 150 yataklı Memleket Hastanesinde sadece 4 doktor hizmet veriyordu ve röntgen cihazı yoktu. Fransız ve Amerikan hastaneleri dışında şehirde biri özel, diğeri askeri iki hastane daha vardı.
ADANA’NIN YOL AĞI
Başta pamuk üretimi olmak üzere tarımsal üretim açısından çok zengin olan Adana, o kutlu günden bir süre önce şehri ziyaret eden seyyahların anılarında, su ihtiyacının büyük ölçüde Seyhan nehrinden karşılandığı, yolları dar ve bakımsız olan, yağışlı günlerde çamur deryasına dönen köy görünümlü bir kent olarak geçmekteydi.
Naci Hakverdi de ‘Adana’yı Tanıyalım’ isimli eserinde şehrin o dönem içinde bulunduğu durumu şu sözlerle anlatır:
“Şehirde cadde adı verilecek yol yoktu. Köprübaşından başlayıp ırmağı takiben giden yol, şose halinde ve şimdiki gibi Kuruköprü’ye kadar uzanırdı. Bu bir… Bir de Eski İstasyon’dan başlayıp Kuruköprü, Tarsus Kapısı, Yağ Câmi, Saat Kulesi yoluyla hükümet konağına kadar uzayan, kısmen şose kısmen kaldırımlı yol. Bu da iki… Ve hepsi bu kadar…”.
1886 yılında açılan Adana-Mersin demiryolu sonrasında kurulan İstasyon binaları şehrin en modern ve kalabalık yerleriydi.
MERSİN LİMANI
Şehrin ürettiği başta pamuk ve tarımsal zenginliklerin büyük bölümü, bu demiryolu ağı kullanılarak Mersin’e, oradan da deniz yoluyla iç ve dış piyasadaki pazarlara ulaştırılıyordu. Ürünlerin küçük bir bölümü Anadolu’nun iç kısımlarına Konya yolu üzerinden deve kervanları ve sayıları artmaya başlayan motorlu araçlarla naklediliyordu.
YENİ EVLER
20. yüzyılın hemen başlarında Adana, merkezdeki kamu yapıları haricinde, genellikle çıkmaz sokaklara yerleşmiş tek katlı, toprak damlı ve avlulu evlerden oluşmaktaydı.
Bu evler nehrin batı yakasındaki Tepebağ, Kayalıbağ, Ulucami, Karasofu, Alidede ve Sarıyakup mahallelerinde bulunmaktaydı.
Adana’da 20. Yüzyılla birlikte hız kazanarak yaşanan kalkınma ile beraber, beyaz badanalı, tuğlalı ve çok katlı evler inşa edilmeye başlanmıştı.
Şehir şimdi beyazlaşan ve gelişen yeni yüzü için ilan edilen “Cumhuriyet”e bel bağlıyordu. Adana’nın cumhuriyetten beklentileri vardı. O yüzden gelen bu müjde, Anadolu’nun birçok yerinden daha fazla bir coşkuyla karşılandı yüzünü gelişmeye çevirmiş bu kentte.
ADANA'DA BİR CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMASI
Adana’da bir Cumhuriyet Bayramı kutlaması. Yer Kemeraltı Cami civarı. Pankartta ‘Türk inkılabı asrı yıla sığdırdı’ yazıyor. Solda, Adana Ticaret ve Sanayi Odası’nın ‘Milli ticareti yaratan ve yaşatan Cumhuriyettir’ yazan tak ile yanında caddeye kurulmuş muhteşem ikinci bir tak yer alıyor.
TARİHİ FOTOĞRAF
Cumhuriyet ilan edilmemişti. Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal, ‘Kurtuluşun ilhamını aldım’ dediği şehir olan Adana’ya balayı için geldi. Latife hanımla evleneli henüz 40 gün olmuştu. Hayalindeki Cumhuriyetin kadınını Anadolu’ya göstermek istiyordu. Eşini ziyaret boyunca yanından hiç ayırmadı. Hatta kolorduyu denetlerken bile…
15 Mart 1923 Perşembe günüydü. Denetleme sonrası objektifler poz verdiler. (Latife hanımın arkasında Mustafa Kemal’in Özel Kalem Müdürü Recep Zühtü, sağ tarafta yüzü görülen tek kişi Vali Refet Canıtez… Gazi’nin sol omuz hizasındakiler: Yeni Adana Gazetesi İmtiyaz Sahibi Ahmet Remzi Yüreğir, Adana Belediye Başkanı Ali Münif Yeğenağa, gazeteci Ferit Celal Güven, Adana Milletvekili Damar Arıkoğlu, Kolordu Komutanı Kenan, Gazi’nin başyaveri Salih Bozok.


YORUMLAR