Doğa ve toplum yine geri planda kaldı

Doğa ve toplum yine geri planda kaldı

TBMM Genel Kurulunda kabul edilen ve Türkiye’nin ilk “İklim Kanunu” olma özelliği taşıyan yasa, iklim krizine karşı etkili ve adil bir mücadele beklentilerini karşılamaktan uzak kaldı. TEMA Vakfı, yasa sürecinde katılımcılık ilkesinin ihlal edildiğini, doğa ve toplum yararına önlemler yerine ekonomik çıkarların önceliklendirildiğini belirterek düzenlemeye sert eleştiriler getirdi.

07 Temmuz 2025 - 08:58

2025 yılının Şubat ayında Meclis komisyonundan geçerek gündeme gelen, ardından daha katılımcı bir süreç sözüyle geri çekilen İklim Kanunu teklifi, beklenen şeffaflık sağlanmadan 2-3 Temmuz 2025 tarihlerinde TBMM Genel Kurulunda kabul edildi. Ancak yasa, iklim krizinin etkilerini azaltacak kapsamlı politikalar yerine, Emisyon Ticaret Sistemi’ni (ETS) yasal çerçeveye oturtmaya odaklandı.

Yeni düzenlemeyle birlikte, şirketlere karbon salımı üzerinden ticari kazanç alanları açılırken doğa ve insan odaklı politikaların geri planda kaldığı vurgulandı. TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, yasayı şu sözlerle değerlendirdi:

Toplumun ve doğanın geleceğini ilgilendiren böylesine kritik bir yasanın hazırlık sürecinde, ne yazık ki katılımcı ve şeffaf bir süreç işletilmedi. Sonuç, toplumu ve doğayı değil, emisyon ticaretini önceliklendiren bir yasa oldu.

PARİS ANLAŞMASI HEDEFLERİ YOK SAYILDI

TEMA Vakfı’na göre, yasa bilimsel gerçeklerle ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası iklim taahhütleriyle de örtüşmüyor. Paris Anlaşması kapsamında küresel sıcaklık artışını 1,5°C ile sınırlandırma hedefi yasada açık şekilde yer almıyor. Aynı şekilde, 2053 yılı için öne sürülen “net sıfır emisyon” hedefi de bağlayıcı bir hüküm olarak düzenlenmedi.

Yasanın en dikkat çeken eksiklerinden biri de fosil yakıtlardan çıkışa dair bir yol haritası sunmaması oldu. Uzmanlara göre iklim krizine karşı etkin mücadele, kömür, petrol ve doğalgaz gibi kaynakların kullanımının aşamalı olarak sonlandırılmasını gerektiriyor. Ancak kabul edilen metin, bu sürece dair somut bir adım içermiyor.

Ayrıca, iklim krizinin sosyal eşitsizlikleri artırdığı bir dönemde, kadınlar, çocuklar, emekçiler, çiftçiler ve yoksullar gibi kırılgan gruplara yönelik herhangi bir güvence de yasada yer almadı. ETS gelirlerinin yalnızca yüzde 10’unun adil geçiş uygulamalarına ayrılması ise eleştirilerin odağında yer aldı.

BAĞIMSIZ DENETİM MEKANİZMASI YOK

Yasa, uygulanabilirlik ve denetim konusunda da ciddi açıklar barındırıyor. TEMA Vakfı, tüm faaliyetleri izleyecek ve denetleyecek bağımsız bir kurumsal yapının da yasal zeminde yer almadığına dikkat çekti.

TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, yasanın doğa, insan ve kamu yararını gözeten bir çerçeveden uzak olduğunu vurgulayarak şu çağrıyı yaptı:

Bu haliyle kanun, Türkiye’nin iklim krizine karşı etkin ve bütüncül bir mücadele yürütmesini engelleme riski taşıyor. Beklentimiz, bu büyük eksiklikleri barındıran kanunun, daha fazla zarara yol açmadan Anayasa Mahkemesi’nden dönmesidir.

KAMUOYUNA AÇIK ÇAĞRI

Çevre örgütleri, bilim insanları ve toplumun farklı kesimleri, iklim krizine karşı etkili, katılımcı ve adil bir yasama süreci için mücadelenin sürdürülmesi gerektiğini belirtiyor. Beklenti, sermayeyi değil doğayı ve insanı önceleyen, şeffaflık ve bilim temelinde inşa edilmiş gerçek bir İklim Kanunu’nun hayata geçirilmesi yönünde.

Bu haber 277 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
Uluğtürkan:
Uluğtürkan: "Bizim kuşağı örnek almayın"
Varis, görüntüsünden öte tehlikeli
Varis, görüntüsünden öte tehlikeli