Yes Mezunlar Derneği’nin ABD Adana Konsolosluğu desteğiyle gerçekleştirdiği ‘U.S. Exchange Alumni Leadership Zirvesi’ne konuşmacı olarak davet edildim. Develop Minds Yönetici Ortağı Ahmet Batat’ın moderatör olduğu ‘Liderlik, Gönüllülük ve Sosyal Hizmet’ adlı panelde, Adana Büyükşehir Belediyesi Dış İlişkiler Şube Müdürü Adil Murat Vural, Sosyolog Ferzan Özyaşar’la birlikte görüşlerimizi paylaştık.
28 yıllık iş hayatımın 10 yılını profesyonel yönetici, 18 yılını da bir girişimci olarak geride bırakıyorum. Üniversite yıllarımda başladığım ‘Toplumda değer yaratma’ çabalarımın hayat hikayemi anlamlandırdığını düşünüyorum.
Girişimcilik, çoğu zaman ekonomik kalkınma üzerinden tanımlanıyor. Ama ben girişimciliğe aynı zamanda bir toplumsal sorumluluk alanı olarak bakıyorum. Çünkü her yeni girişim, sadece bir fikir değil, aynı zamanda bir değişim iddiası taşır. Özellikle kadın girişimcilerin ve gençlerin gelişimine katkı sağlamak yalnızca ekonomik bir mesele değil, bu toplumsal adaletin ve fırsat eşitliğinin de bir parçası.
Bu perspektifle, STK’larda yürüttüğümüz pek çok projede gönüllülük temelli bir yaklaşımla ilerliyoruz. Örneğin ‘Mentorluk’ temelli programlarımızda, alanında deneyimli iş insanları ve profesyonel yöneticiler, gençlere ve kadın girişimcilere gönülden zaman ayırıyor. Bu sadece bilgi aktarımı değil, aynı zamanda bir inanç ve güven aktarımıdır. “Senin yanında birileri var” duygusunu verebilmek, çoğu zaman en büyük itici güçtür.
10 yıl önce yaptığım ABD ziyareti sırasında beni yöneticileriyle buluşma imkanı bulduğum iki STK etkiledi. Biri finansın kalbi Wall Street’de yer alan finans dünyasına yeni katılacak genç girişimciler için kurulmuş olan finansın duayenlerinden mentorluk sağlanan yapı, diğeri ise enerjinin duayenlerinin içinde bulunduğu enerji sektörüne girecek olan genç girişimci kadınlara Teksas’taki mentorluk veren kuruluştu. Bu iki örnek, kafamda şu şimşeğin çakmasını sağladı: Sektörünüzde rakip olacağınız yeni girişimcilere yönderlik yapabilecek kadar sempatik, demokratik, rekabet sever, gelişime açık, yenilikçi iş insanı olmak... Ve bunu toplumda yaygınlaştırabilmek…
Liderlik yaptığım STK’larda bunu misyon edindim. Ben liderliği yalnızca karar veren, yön gösteren bir pozisyon olarak görmüyorum. Gerçek liderlik, sorumluluğu paylaşan, hizmeti yücelten ve topluma değer üretmeyi görev bilen bir anlayışı gerektirir.
Sosyal sorumluluğu merkezine almayan bir liderlik biçimi, uzun vadede ne sürdürülebilir olur ne de ilham verici olabilir. Bir lider olarak sahip olduğumuz kaynakları, ağları, bilgiyi ve görünürlüğü başkalarının da yükselebileceği bir zemine dönüştürebiliyorsak, işte o zaman gerçekten liderlik yapmış oluruz. Bu da ancak empatiyle, gönüllülükle ve topluma karşı duyduğumuz aidiyetle mümkün. Zira her gün iş dünyasında yeni başarı hikâyeleri dinliyoruz: Büyüyen cirolar, artan yatırımlar, küresel pazarlarda yeni kazanımlar… Ama bu hikâyelerin kaç tanesi gerçekten ilham verici? Kaç tanesi yalnızca ekonomik başarıdan öte, topluma dokunan bir liderlik örneği?
Bugün gönüllülük, birçok iş insanı için hâlâ ‘boş zaman etkinliği’ gibi görülüyor. Oysa toplumun en fazla örnek aldığı kişiler, liderlerdir. Bu yüzden iş dünyasındaki yöneticilerin gönüllülüğü ve sosyal hizmeti önceliklendirmesi artık bir lüks değil, bir sorumluluk.
Gönüllü olmak, yalnızca ihtiyaç sahiplerine yardım etmek değildir. Aynı zamanda kendini tanımanın, değer üretmenin ve daha iyi bir dünya için harekete geçmenin en samimi yoludur. Gönüllü liderler hem ekiplerine ilham verir hem de yaşadıkları toplumla gerçek bir bağ kurarlar.
İyi bir lider, yalnızca şirketini değil, çevresini de büyütür. Çalışanlarına gönüllülük fırsatları sunan bir kurum, aslında daha güçlü bir kurum kültürü inşa eder. Mentorluk yapan, sosyal girişimlere destek olan ya da kriz dönemlerinde elini taşın altına koyan liderler, gerçek etkiyi yaratanlardır.
Sonuç olarak, liderlik yalnızca yukarı çıkmak değil, başkalarını da yukarı taşımaktır. Zirvede yalnız kalmak başarı değil, sadece sessizliktir. Ama birlikte çıkılan zirve hem anlamlıdır hem de kalıcı.
Hadi şimdi soralım: “Ben yalnızca başarılı bir yönetici miyim, yoksa fayda yaratan bir lider miyim?”
Baybara, geleneksel lider kalıbına sığmayan iş kadını
Zirvenin konuşmacıları arasında sevgili Ebru Baybara Demir de vardı. İlham veren hikayesini yeniden dinleme fırsatı buldum. Demir, yalnızca başarılı bir şef değil, aynı zamanda toplumsal dönüşümün mutfağında yer alan güçlü bir lider. Gastronomi yolculuğunu bir sosyal sorumluluk projesine dönüştüren Demir, Mardin’de kurduğu ‘Cercis Murat Konağı’ ile hem kadınlara istihdam sağladı hem de kadim Mezopotamya mutfağını dünyaya tanıttı. Onun liderlik anlayışı, ekonomik faydayla sosyal etkiyi aynı potada eritiyor. Bu da onu geleneksel liderlik kalıplarının ötesine geçiriyor.
Sığınmacı kadınlardan yerel çiftçilere, afet yaşayanlardan gençlere kadar toplumun pek çok farklı kesimine dokunan projeleriyle gönüllülüğün yalnızca bir destek biçimi değil, bir yaşam tarzı olduğunu gösteriyor. ‘Toprağın Kadınlarından Sofralara’ ve ‘Hayat Var’ gibi projelerde rol alarak üretimi, dayanışmayı ve onarıcı liderliği teşvik eden Demir, krizi fırsata çeviren değil, krizi dönüştüren bir lider profili çiziyor. Onun hikâyesi, gönülden gelen liderliğin bir toplumun kaderini nasıl değiştirebileceğinin güçlü bir kanıtı niteliğinde.
YORUMLAR