Atatürk gibi düşünsek bu 8 Mart'ta ne konuşuyor olurduk?
Esra ÖZDEN

Esra ÖZDEN

[email protected]

Atatürk gibi düşünsek bu 8 Mart'ta ne konuşuyor olurduk?

09 Mart 2022 - 05:40

Her 8 Mart yaklaştığında Türkiye’nin dört bir yanındaki kurumlardan konuşmacı olmam için teklif alıyorum. Açıkçası her 8 Mart’ta kadının iş ve toplumsal hayattaki rolüne vurgu yapılan demeçlerden, sloganlardan bıktım. Tekrar yaşamak yerine bu kez tercihimi ‘Z Kuşağı’yla birlikte bir 8 Mart geçirme yönünde kullandım. Bu 8 Mart’ta ‘Çukurova Üniversitesi Erasmus Student Network Kulübü’nün konuğu oldum.

Konferansımda üzerinde durduğum konulara geçmeden önce ‘Z Kuşağı’nın kadın-erkek eşitsizliğine bakış açılarını yazarak başlamak istiyorum. Öncelikle erkeği ve kadınıyla bu kuşak, kadını siyasi ve ekonomi alanında dışarda tutan her tavrı anlamakta güçlük çekiyor. Dahası yapılan uygulamaları affetmiyor. Bu konuda uzun uzun onları dinledim ve geleceğe yönelik umutlarım arttı. ‘Z Kuşağı’nın ne aklında ne akıllarının gerisinde kadın-erkek ayrımı var. Uzay dâhil yeryüzündeki faaliyetlerde kadın-erkek ayrımı yapmadan yol yürüme hedefleri bizi özlediğimiz geleceğe kavuşturacak.


Hem erkek hem de kadın öğrencilerden oluşan bir toplulukla interaktif bir etkinlik gerçekleştirdik. Birlikten güç doğar, erkek ve kadının birbirini tamamlayarak çarpan etkisi yapabileceğini, uzlaşma kültürünü içselleştirmeleri gerektiğinden bahsettim. Sevinerek vurgulamalıyım ki, ‘Z Kuşağı’, kültür robotu gibi yetişmiyor. Yanlış kültürel kodları siliyor, benimsemiyor, sorguluyor ve yerine aklıselim olanları koyuyor. O nedenle onlar kadın sorunu diye bir sorunu kabul etmiyorlar. Liyakat ve kapsayıcılık gibi evrensel ilkelerle hareket etmeyi önemsiyorlar. Erkek egemen iş dünyası ile geldiğimiz noktada kadınları daha yukarılara taşırsak, toplumu da ileriye götüreceğimizin farkındalar. Bakış açımızı değiştirelim. Mevcut sistemde fırsatlar arıyoruz. Oysa en büyük fırsat yanı başımızdaki kadınlar. Öyleyse daha yaşanılabilir bir dünya için zihinsel dönüşümü hızlandıralım. Kadın sorununda da pandemi etkisi gibi hızlı bir dönüşüm sağlayalım.

Şimdi gelelim, konferansta paylaştığım bilgilere… Mckinsey&Company’nin araştırmasına göre dünya ekonomisine kadın ve erkek eşit bir şekilde katkı sunsa mevcut gayrisafi hâsıla 28 trilyon dolar artabilecek. Bu veri, Türkiye gibi 30 ülkenin toplam gayri safi hâsılasına denk… Sürdürülebilir kalkınma tüm kaynakların etkin olarak kullanılması anlamına geliyor. Dolayısıyla kadın kaynağı gibi bir değeri etkin olarak kullanamayan bir dünya var ve bu dünya da sıkıntılardan adeta başını kaldıramıyor.

Dünya Ekonomik Forumu 2021’ raporuna göre Türkiye, ‘Ekonomiye Katılım ve Fırsat Eşitliği’nde 140’ncı, ‘Eğitime Katılım’da 101’inci ve ‘Politikaya Katılım’da 114’üncü sırada. Yine, OECD 2021 Raporu’na göre kadınların istihdama katılımında OECD ortalaması yüzde 59 iken, Türkiye yüzde 29 ile en son sırada!

Kadın girişimci oranı, dünyada yüzde 34 iken, pandemi sonrası kadınların e-ticaret gibi platformları aktif kullanımları ve dijitalde eşit fırsatlarla çalışabilme koşulları sebebiyle Türkiye bu alanda yüzde 13’e yükselmiş. Ancak bununla birlikte pandemide her 4 kadından birinin iş hayatından ayrılmak zorunda kaldığını da bir kenara not etmeliyiz.

Türkiye’de NEET (18-29 Yaş Arası / Ne Eğitimde Ne İstihdamda Bulunan) kadın istatistiğinde ise durum son derece ciddi. Bu alanda Avrupa ülkeleri arasında en yüksek oranla Türkiye birinci, OECD ülkeleri arasında ise ikinci sırada yer bulabiliyor. Bunun anlamı şu: Her iki genç kadından biri ne eğitimde ne de istihdamda yer alıyor. Bu çerçevede bu genç kadınların yetkinliklerinin artırılması ve istihdamı sosyal bir sorun olup hepimizin sorunu. Bu çerçevede kurumlar, şirketler, sivil toplum kuruluşları çalışıyor ancak en önemli sorun, kadının ekonomik hayata katılımı ile ilgili tüm ülkede genel bir strateji ve eylem planı varken bizde hâlâ olmaması. Herkesin bu çerçevede rolleri belirlenmeli ve somut sonuçlar için bir karne oluşturulmalı. Buna göre de örneğin özel sektöre kadın istihdamı konusunda kademeli teşvik sistemleri ile daha fazla özendirme ve yarıştırma gibi politikalar izlenmeli. Bu konu bir sosyal sorumluluk projesi gibi algılanarak, lütfedilerek olmaz. Kesin bir kararla hareket edilirse başarı yakalanabilir. Kadın güçlenirse özgüveni artar, hem ailesine hem de çocuklarına hem de topluma daha faydalı olur. Hatta şunu bile söyleyebilirim. Dünya barışı için kadınların üst düzeyde ve karar mekanizmalarında olması elzem.

Cumhuriyet’i kurar kurmaz kadına hak ettiği değeri veren, “Dünyadaki her şey kadının eseridir” diyen ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden gidebilseydik… Bugün tüm dünya ülkeleri 8 Mart’ta kadın-erkek eşitsizliğini konuşurken Türkiye’nin 8 Mart’ı kadınların kendi ülkesinin dünya lideri olmasının kutlama günü olmaz mıydı? 

Gelecek 8 Mart’ta daha az kadın-erkek eşitsizliği, daha fazla başarı konuştuğumuz bir yıl olması temennisiyle…

Bu yazı 593 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar