Türkiye sütsüz kalmak üzere!
MEHMET ULUĞTÜRKAN

MEHMET ULUĞTÜRKAN

[email protected]

Türkiye sütsüz kalmak üzere!

14 Temmuz 2022 - 22:22

Elimde bir liste var.

İzmir’den Adana’ya, Balıkesir’den Bursa’ya kadar kapanan çiftlikler sıralanmış. Henüz kapanmayan işletmelerin karşısında da düşen kapasite notları var.

Tire’deki bir işletme, büyükbaş hayvan sayısını 300’den 115’e düşürmüş. Düzce’deki bir işletme, 200 hayvanının 120’sini kesimhaneye göndermiş.

Sivas, Antalya, Afyon, Kütahya, Amasya, Malatya, Çanakkale, Bursa, Edirne, İzmir’de onlarca işletme tamamen kapanmış.

Süt üretim çiftliklerinin tamamı zarar ediyor. Ayakta kalma mücadelesi verenleri de 7,5 TL’lik süt fiyatıyla sürdürülebilirliği mümkün gözükmüyor.

Bu çerçevede uluslararası bir süt-yem paritesi var. Yani yetiştirici 1 litre süt sattığında bununla 1,5 kg yem alabilmesi gerekiyor.

Türkiye bu pariteyi 1,3 olarak belirledi. Bununla ilgili karar 27 Haziran 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı.

Şu an 1 litre süt satarak 1,3 kg yem alabilmek mümkün mü? Değil. Zira yine aynı yönetmelikte belirtilen 19 protein süt yeminin bugün itibariyle kg bedeli peşin 6,80 TL.

Ayrıca üreticinin tek girdisi yem değil. İşçilik ve enerji maliyetleri açıklanan enflasyonun üzerinde artmaya devam ediyor.

Ulusal Süt Konseyi, acil olarak süt fiyatlarını yeniden belirlemeli; ama onay, Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan çıkıyor.

Bakan Nebati, moderatörlüğünü yaptığım bir toplantıda Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru’nun bu sorunu ileten değerlendirmesine tuhaf bir açıklama yaptı.

Süte yapılan zammın ardından yemciler fiyat yükseltiyor. Bu da enflasyonu artırıyor. O süt-yem paritesi de kanun değil. Parite değiştirilebilir” dedi.

Şaşırdık tabii.  

Gıda enflasyonunu sütteki fiyat artışına bağlamak da gerçekçi bir yaklaşım değil. Zira süt ve süt ürünlerinin enflasyon sepetindeki oranı yüzde 3’ü bulmuyor.

Bu ayrı bir tartışma konusu olabilir; ama asıl tehlike, sütsüz kalacak bir Türkiye…

Süt, ‘Neyi ithal etmiyoruz ki bunu da ithal edelim’ diyebileceğimiz bir ürün değil.

Et için hayvan ithal edebiliriz; ama süt ithalatı paranız olsa da kolay değil.

İnekler günde iki kez sağılmak zorunda. Sağılan sütün uzun süreli stoklanma şansı da yok. Zira çiğ sütün artı 4 derecelik soğuk zincirde ömrü sadece 48 saat.

Özetle… Zarar eden üretici, damızlık hayvanlarını mezbahaya gönderip kestirmek zorunda kalıyor. 

Anaç hayvanlar; sürünün devamlılığının yanı sıra sadece süt değil, et üretimi açısından da kritik önemde. Zira dişi hayvanlardan süt elde edilirken, doğurduğu erkek danalardan da et sağlanıyor. Şu anda ana kesildiği için dana da yok. Dolayısıyla hem süt hem et kriziyle karşı karşıyayız.

Kriz daha fazla derinleşmeden kamunun adım atması şart. Bu çerçevede süt primini artırmak en kestirme adım. Tabii, verilen primin de zamanında ödenmesi şart. Temmuz ayındayız. Mart ayının primleri henüz ödenmiş değil. Bu gecikmeler üreticiyi finans kuruluşlarına mahkûm ediyor. Dolayısıyla edilebilirse kâr, bankaların kazanç hanesine yazılıyor.

Sorun bugün çözülmezse yarın çok geç olabilir.

Bu yazı 1108 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar